SON HABERLER

POLİTİKA

EKONOMİ

TURİZM

Neşet Ertaş'ın Ardından / Mehmet Bıldırcın


ELVEDA BOZKIR'IN TEZENESİ

Bir tarihi, bir halk efsanesini, bir üstadı daha verdik kara toprağa…

Bu defa çok acı oldu. O sadece bir halk ozanı değil, O bir tarihti. O Türk geleneğinin bir mozaiği, dedemizin orta yaşlarına, babamızın gençliğine bizim ise çocukluğumuza işleyen bir Anadolu motifiydi.

Sanatçıydı. Hem de ‘Devlet Sanatçısı’ unvanını ret edip “Ben halk sanatçısı olarak kalacağım” sözlerini sarf edecek kadar Anadolu kokan bir sanatçıydı. Zaten tezenesini sazının tellerine her vuruşunda Anadolu’ya haykırıyor ve Anadolu da Onu bağrına basıyordu. Çünkü O Anadolu Çocuğuydu.

Anadolu’daki her ayrılıkta, her hüzünde, her yasta ve her sevinçte O’nun mısraları dökülürdü dillere. Kimi zaman Anadolu’nun gerçek sevdasını anlatmak için “Evvelim Sen Oldun, Ahirim Sensin” dedirtti bizlere, kimi zaman ise ayrılık acısını “Bilemedim Kıymetini Kadrini, Hata Benim, Günah Benim, Suç Benim” sözleriyle vurdurdu dilimize.

Her hareketi, her cümlesi ve sazına vurduğu her tezene Anadolu’yu anlatıyordu. Dedim ya; Anadolu’ydu O. Kırşehir’in bağrından çıktığı yolda milyonlarca Anadolu insanını takmıştı peşine. Ve belki de son yılların en sevilen ülke insanıydı. Bir Aşık Veysel’di, bir Karacaoğlan’dı…

Evet, çaldığı saz Anadolu’yu simgeliyordu. O yüzden o marifetli parmaklarında canlanan tezenesinin adı, Anadolu ile kaynatılarak kendisine hediye edilmişti. Bozkır’ın tezenesi denilmişti O’na. Bu unvan herkese nasip olmaz. Bir millet O’nu bağrına basıyordu…

Mekanın Cennet Olsun Üstad…
Mekanın Cennet Olsun Neşet Ertaş…

Mehmet BILDIRCIN
Türkiye Life Dergisi


 
Copyright © 2013 Türkiye Class | Türkiye'nin Haber Sitesi
Powered byBlogger